D
DAHİL
katmak, girmek, karışmak,
DAİM
Devam eden, daima, sürekli
DAİN
Borç veren, alacaklı
DAMGA
Bir şeyin üzerine işaret koymak. İz vuran alet.
DAVA
İzlenilen yol, fikir. Sav. Bir kimsenin hakkını aramak üzere mahkemeye müracaat etmesi.
DAVET
Çağırma,
DEFATEN
Bir kerede, hemen, birdenbire, ani olarak
DEFTERDAR
Defter tutan. Devletin gelir ve giderlerini tutan görevli.
DELALET
Delil olmak. Yol göstermek. Kılavuzluk. iz
DELİL
Bilinmeyeni keşfetme ve bilinenin doğruluğunu isbat etmekte kullanılan araç ve alet olarak düşünülen şeyler.
DERC
İçine almak. Katmak.
DERMEYAN
Ortada olan şey.
DİRAYET
Zeka, bilgi, kuvvetli derecede tecrübe sahibi olmak. Ölçülü ve tecrübeye dayanan akıl
DİREKTİF
Emir. Talimat. Üst makamlardan izlenilecek yol üzerine verilen emirler.
DİSİPLİN
Uyulması gereken kural ve yasalar.
DÜSTUR
Genel kurallar. Kanun, nizam. Örnek. Tarz. (İzin)
DÜYUN
Borçlar